Hiç gece gökyüzüne bakıp evrenin kökenini merak ettiniz mi? Varlığımız, zaman ve mekanın ihtişamında, binlerce yıldır insan merakının merkezi olan gizemlerde yatıyor. Bu içeriğimizde merak uyandıran soruya dönüyoruz: Big Bang’den önce ne vardı?
İlk olarak 1920’lerde Belçikalı bir fizikçi ve rahip olan Georges Lemaître tarafından önerilen Big Bang Teorisi;
Evrenin başlangıcına ilişkin anlayışımız, bir soğanın katmanlarını soymaya benzer. Ne kadar geriye gidersek, o ilk patlama anına o kadar yaklaşırız. Bunun altındaki katmanlar ne olacak?
Sonra, çok küçük bir anın kesri içinde, tekillik genişlemeye başladı ve şimdi Büyük Patlama dediğimiz şeyi tetikledi.
Sonunda, bu parçacıklar çoğunlukla hidrojen ve helyumdan oluşan atomları oluşturdu. Bu atomlar daha yüksek yoğunluklu bölgelerde birikmeye başladı ve sonunda yerçekimi altında yıldızları ve galaksileri oluşturmak için çöktü.
Mevcut fizik anlayışımız, bırakın Big Bang’den öncesini, Big Bang sırasındaki evrenin koşullarını bile tanımlayamıyor.
Döngüsel model, evrenimizin, her biri bir öncekinin küllerinden yükselen sonsuz bir dünyalar dizisinin yalnızca en sonuncusu olduğunu öne sürer.
İki gizemli ve görünmeyen güç olan karanlık madde ve karanlık enerjiyi anlamak, Büyük Patlama öncesi kozmosu anlamanın da anahtarı olabilir.